Tarih boyunca liderlik, görkemli tahtlar, zaferler ve kalabalıkların alkışları kadar; ihaneti, yıkılışı ve nihayetinde yargılamayı da içinde barındırmıştır. Kimi zaman halkın gazabı, kimi zaman uluslararası hukukun merceği, bazen de devrimlerin çelik yumruğu bu liderleri adaletin karşısına çıkarmıştır. İşte karşınızda tahtlarından sürüklenip mahkeme salonlarına getirilen en büyük liderler…
1. Louis XVI: Devrimin kurbanı bir kral
18. yüzyılın sonunda Fransa’da patlayan devrim, monarşiyi sarsmakla kalmadı, onu yargılayan ilk dünya olaylarından biri olarak tarihe geçti. Louis XVI, 1792 yılında tahttan indirildi ve “halkın düşmanı” ilan edildi.
Fransa Ulusal Meclisi tarafından oluşturulan mahkemece vatana ihanetle suçlandı ve 21 Ocak 1793’te giyotinde öldürüldü. Yüzlerce yıllık krallık gösterişli ama kanlı bir finalle son buldu.
2. Charles I: “Tanrı’nın Gölgesi” mahkeme önünde
17. yüzyılın ortalarında İngiltere, parlementer sistemin ilk direnişlerinden birini yaşıyordu. Charles I, mutlakıyetçi politikaları ve halktan izinsiz vergi toplaması nedeniyle halkın ve parlamentonun hedefi oldu.
1649’da devrimciler tarafından yargılandı, suçlu bulundu ve idam edildi. Bu olay, dünyada bir kralın halkı tarafından yargılandığı ilk olaylardan biri olarak kabul edilir.
3. Saddam Hüseyin: Zalim bir dönemin sona erişi
Irak’ta yıllarca demir yumrukla yönetimi elinde tutan Saddam Hüseyin, 2003’te ABD’nin müdahalesiyle yakalandı. Irak’ta kurulan Özel Mahkeme tarafından yargılandı.
1982’deki Dujail Katliamı’ndan sorumlu tutuldu ve 2006 yılında idam cezasına çarptırıldı. Saddam’ın davası, bir liderin kendi halkına yaptığı zulmün belgelenerek cezalandırılmasının nadir örneklerinden biri oldu.
4. Slobodan Milosević: Soykırımla suçlanan lider
Yugoslavya’nın dağılışı sırasında ortaya çıkan etnik temizlik suçlarının merkezinde yer alan Slobodan Milosević, 2001 yılında çekilen çok uluslu bir operasyonla Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edildi.
Hakkında soykırım, insanlığa karşı suç ve sınavda sorulmayacak kadar çok ihlal suçlaması varken, dava devam ederken 2006’da hücresinde öldü. Bu olay, uluslararası hukukta bir devlet liderinin yargılanmasına yönelik en somut adımlardan biri olarak kayıtlara geçti.
5. Adolf Eichmann: Nazizmin bürokratının hesap günü
Nazilerin “Nihai Çözüm” planının mimarı Adolf Eichmann, savaş sonrası Arjantin’e kaçmış, ancak 1960’ta Mossad tarafından yakalanarak gizlice İsrail’e getirilmiştir.
1961’de tarihin en çok ses getiren yargılamalarından biri başladı. Eichmann’ın savunması, “Ben emir kuluydum” çizgisinde ilerledi. Sonuç olarak suçlu bulundu ve 1962’de idam edildi. Yargılama, “bireysel sorumluluk” kavramını uluslararası hukuk literatürüne soktu.
Osmanlı padişahları yargılandı mı?
Osmanlı’daki padişahlar, mutlak yetkilere sahipti ve şeri hukuk altında yargıdan muaftı. Ancak taht oyunları, saray darbeleri ve süyasî entrikalar, bu liderleri fiziksel olarak olmasa da tarihsel anlamda sorgulamanın konusu haline getirdi.
- II. Abdülaziz, 1876’da tahttan indirildi ve birkaç gün sonra odasında şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Cinayet mi, intihar mı tartışması hâlâ sürüyor.
- Sultan Vahdettin, Kurtuluş Savaşı’nın sonunda İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bazı tarihçilere göre vatan haini, bazılarına göreyse Osmanlı’nın zarif vedasını temsil ediyor. Resmîn yargılanmadı, ancak kamuoyu onu hükmetmeye devam etti.
Tarih kimin tarafında?
Bu liderlerin ortak noktaları, mutlak güce sahip olmaları ve bu gücü kaybettikten sonra adaletin -ya da galiplerin- karşısına çıkarılmalarıdır. Mahkemeye çıkan liderlerin suçlarından ziyade, yargılama süreçlerinin meşruluğu da tarih boyunca tartışılır. Gerçek adalet mi, yoksa siyasal hesaplaşma mı?
Ancak şu da bir gerçek: Tahtın gölgesi uzun olsa da, adaletin ışığından tam anlamıyla kaçılamıyor. Ve bazen, tarih kendi mahkemesini kuruyor.