İnsanlık, “Hadi bakalım bu hayatı biraz daha stresli yapalım” diyerek zamanı ölçmeye karar verdi. Başlarda sadece güneşin gökyüzündeki yavaşça gezinmesini izleyerek, “sanırım akşam oldu” diye düşünen antik insan, sonra ne olduysa olmuş, zaman denen şeyle dakikalarla saniyelerle hesaplaşmaya başladı.
Her şey Mısırlıların “gölgeye bak, saate benzeyen bir şey çıkar” demesiyle başladı. Güneş saatleriyle gelen bu yaratıcı çözüm, tabii ki gece olduğunda “şimdi ne olacak?” sorusuyla anında boşa çıktı. Ama olsun, insanlar gölge peşinde koşmayı seviyordu.
Sonra biri çıktı ve “bu su sürekli akıyor, belki bununla zamanı ölçeriz?” dedi. Ve su saatini icat etti. Bu dahiyane fikir, su dökülürken geçen süreyi saymak üzerineydi. Yani gerçekten, zamanın geçip geçmediğini suyla mı ölçeceğiz? Evet. Çünkü neden olmasın.
Kum saatleri geldiğinde işler daha da ilginçleşti. Çünkü artık “şu kadar kum akınca şu kadar zaman geçti” diyebiliyorduk. Bu saat, hayatımızın bir kum tanesi gibi aktığına dair metaforu birebir yaşamak isteyenler içindi.
Orta Çağ’a geldiğimizde işler ciddiye bindi. Dişliler, yaylar, zemberekler… Saatin içi daha komplike bir hal aldı ama en azından insanlar artık “şu an saat kaç?” sorusuna cevap verebiliyordu. Sarkaçlı saatlerle zaman artık daha dakik ölçülüyordu. Ki bu da daha çok toplantı, daha çok çan sesi ve daha fazla “geç kaldın” demekti. Harika gelişmeler.
Ve sonra teknoloji manyakları devreye girdi. Kuvars saatler çıktı. Atom saatleri geldi. Artık zaman ölçümünde öyle bir seviyeye ulaştık ki, milyarlarca yılda bir saniye şaşırıyor. Düşünsene, kahveni alıp “vay be, bu saat 5 milyar yılda bir yanlış gidiyor” diyorsun. Kimse sana bakıp “seninle gurur duyuyorum” demeyecek ama yine de iyi hissettiriyor.
Zaman, artık sadece ölçülen bir şey değil; bir takıntı. Alarm kuruyoruz, saatlik plan yapıyoruz, geç kalıyoruz, panikliyoruz. Ve her şey, bir zamanlar biri “şu gölgeyi ölçelim ya” dediği için oldu. Teşekkürler Antik Mısır. Şimdi her sabah uyanıp işe geç kalmamak için savaşıyoruz.
İnsanlık zamanı ölçmeyi başardı, ama ne yazık ki onu yanlış harcamamayı hala öğrenemedi.