Boşanma süreci yalnızca duygusal değil, aynı zamanda ekonomik sonuçlar da doğuruyor. Bu sürecin en çok merak edilen ve hakkında en fazla yanlış bilgiye sahip olunan konularından biri ise “nafaka”. Toplumda yaygın olarak nafakanın yalnızca kadınlara verildiği düşünülse de Türk Medeni Kanunu bu konuda net bir eşitlik ilkesi benimsemiş durumda: Nafakada belirleyici olan tarafların cinsiyeti değil, ihtiyaç durumlarıdır.
Nafaka kararları nasıl alınıyor?
Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca nafaka, boşanma sürecinde tarafların talebi üzerine ya da mahkemenin kendiliğinden değerlendirmesiyle hükmedilen bir mali yükümlülüktür. Nafakanın türü ve süresi, dava sürecinde yapılan tespitlere göre belirlenir. Mahkeme, nafaka kararı verirken şu unsurları dikkate alır:
- Tarafların gelir düzeyleri ve düzenli bir işe sahip olup olmadıkları,
- Mal varlıkları ve taşınmaz gelirleri,
- Yaşam standartları ve sosyal çevreleri,
- Boşanmanın nedeni ve tarafların kusur durumları,
- Çocukların bakım ve velayet durumu.
Mahkemeler bu veriler ışığında “yoksulluk nafakası”, “tedbir nafakası”, “iştirak nafakası” gibi farklı nafaka türlerine karar verebilir. Özellikle yoksulluk nafakası, boşanma sonucu geçimini sağlayamayacak duruma düşecek olan eşin maddi açıdan desteklenmesini amaçlamaktadır.
Nafakada cinsiyet değil, ihtiyaç esas alınır
Toplumda yerleşmiş olan “nafaka yalnızca kadınlara verilir” anlayışı, hukuki gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Geçmişte kadınların iş gücüne katılım oranının düşük olması ve evlilik içindeki rollerin daha geleneksel kalıplara göre belirlenmesi nedeniyle nafaka çoğunlukla kadın lehine sonuçlanıyordu. Ancak günümüzde, hem mevzuat hem de yargı uygulamaları bu anlayışı geride bırakmıştır.
Türk Medeni Kanunu, nafaka konusunda herhangi bir cinsiyet ayrımı gözetmez. Kadın ya da erkek fark etmeksizin boşanma sonrası ekonomik olarak yoksulluğa düşme riski taşıyan taraf, nafaka talep edebilir. Mahkemeler ise bu talepleri, tarafların cinsiyetinden bağımsız olarak değerlendirir. Erkeklerin nafaka aldığı karar örnekleri, yargı içtihatlarında da giderek artmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi – 2016/6525 E. 2016/16201 K.
Bu kararda, kadın doktor olan eşin aylık 9.000 TL geliri, evi ve arabası olduğu; erkeğin ise işsiz ve malvarlığı olmayan biri olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, erkeğe aylık 250 TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, nafaka miktarının hakkaniyete uygun olmadığına karar vererek, daha uygun bir nafaka belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi – 2017/40327983 Sayılı Karar
Bu kararda, boşanma sonucu yoksulluğa düşecek ‘ağır kusurlu olmayan’ erkeğe, ‘ekonomik durumu yeterli olan’ karısının ‘yoksulluk nafakası’ vermek zorunda olduğuna karar verilmiştir. Mahkeme, erkeğe hakkaniyete uygun bir nafaka bağlanması gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2017/2-1891 E. 2018/1577 K.
Bu kararda, erkeğin gelirinin olmaması ve kadının çalışıyor olması durumunda, tedbir nafakasının reddedilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkeme, erkeğin gelirinin olmaması ve kadının çalışıyor olması durumunda, tedbir nafakasının reddedilemeyeceğine karar vermiştir.
Nafakanın amacı ekonomik dengeyi sağlamaktır
Nafaka uygulamasının temel amacı, boşanma ile birlikte bozulan ekonomik dengeyi yeniden tesis etmektir. Evlilik birliği boyunca taraflardan biri ekonomik olarak diğerine bağımlı hale gelmişse ya da ortak yaşam sona erdiğinde geçimini sağlamakta zorlanacaksa, bu kişi mahkeme kararıyla belirli bir süre boyunca desteklenebilir.
Bu yaklaşım, sosyal devlet anlayışının ve hukuk sisteminin koruma işlevinin bir yansımasıdır. Nafaka, yalnızca “yardım” değil; evlilik boyunca sürdürülen ortak yaşamın, adil bir şekilde sona erdirilmesinin bir parçasıdır. Özellikle uzun süreli evliliklerde, bir eşin kariyerini ikinci plana atması, çocuk bakımıyla ilgilenmesi veya ev içi sorumlulukları üstlenmesi gibi nedenlerle ekonomik dezavantaja uğraması halinde, nafaka bir dengeleme aracı olarak devreye girer.
Toplumsal değişim, hukuki algıyı da dönüştürüyor!
Günümüzde toplumsal yapılar dönüşmekte, kadınların eğitim düzeyi yükselmekte ve iş gücüne katılım oranı istikrarlı biçimde artmaktadır. Kadınlar artık yalnızca aile içi rollerle sınırlı kalmayıp aktif biçimde gelir elde eden bireyler olarak toplumda yer almaktadır. Bu sosyoekonomik değişim, nafaka uygulamalarına da yansımış; cinsiyet temelli değil, ihtiyaç temelli kararların önünü açmıştır.
Sonuç olarak, güncel hukuk sistemi ve yargı kararları nafakayı yalnızca bir tarafa tanınan ayrıcalık olarak değil, boşanma sürecinde ekonomik dengenin sağlanmasına yönelik objektif bir araç olarak değerlendirmektedir. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, ihtiyaç duyan tarafın desteklenmesi esas alınmakta; böylece hukukun eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda nafaka uygulaması şekillenmektedir.
Hukuk Desek olarak hukuki konularda toplumda yaygın şekilde kabul görmüş ancak gerçekte yanlış olan bilgileri düzeltmeye devam edeceğiz. Doğru bilgiye ulaşmak ve hukuki farkındalığınızı artırmak için bizi takip etmeye devam edin.