Gazete Desek‘in yeni formatı Mahkeme Dosyaları, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mahkemelerde işlenen cinayet davalarını ve ölüm cezası duruşmalarını gözler önüne seriyor. Her bölümde, adaletin nasıl sağlandığını, suçların arkasındaki gerçekleri ve mahkeme salonundaki kritik anları adım adım inceleyeceğiz.
Teresa Sievers cinayeti
28 Haziran 2015’te, Florida’nın Bonita Springs kentinde meydana gelen bu korkunç cinayet, bir ailenin hayatını sonsuza dek değiştirdi. 46 yaşındaki Teresa Sievers, evinde vahşi bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.
Olay yerindeki kanıtlar, kurbanın çekiçle on yedi kez vurulduğunu gösteriyordu. Polisin titiz çalışmaları sonucunda, cinayetin arkasındaki isimler ortaya çıktı.
Sigortadan para almak içinmiş…
Missouri’den gelen Curtis Wayne Wright Jr. ve Jimmy Ray Rodgers adlı iki adam, cinayeti gerçekleştirmekle suçlandı. Ancak bu olayın asıl beyni, Teresa’nın kocası Mark Sievers’ti. Aralık 2015’te tutuklanan Mark Sievers, cinayeti planlamakla suçlandı. Motivasyonu ise oldukça karanlıktı: hayat sigortası parası ve eşinin çocuklarını elinden alacağı korkusu.
ABDhukuk teşkilatı işin peşini bırakmadı. Üç sanık da mahkemede suçlu bulundu. Curtis Wayne Wright Jr., yirmi beş yıl hapis cezasına çarptırılırken, Jimmy Ray Rodgers müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Ancak en ağır ceza, cinayeti planlayan Mark Sievers’e verildi. Mark Sievers, ölüm cezasına çarptırıldı.
İstanbul‘da yaşanan büyük deprem korkusu, vatandaşların en çok merak ettiği soruyu gündeme getiriyor: “Depremde en güvenli yer neresi?” Bu soruya cevap vermeden önce uzmanların görüşleri ve yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, deprem riskini azaltmaya yönelik bazı önlemler ve güvenli kabul edilebilecek bölgeler hakkında bilgi vermek gerekiyor.
İstanbul’un büyük bir depremle sarsılması ihtimali, yalnızca şehir sakinlerini değil tüm Türkiye‘yi tedirgin ediyor. Özellikle “depremde en güvenli yer neresi?” sorusu, vatandaşların en büyük merak konusu haline geldi. Bu sorunun yanıtı depremin etkileri, büyüklüğü, merkez üssü ve yerin jeolojik yapısı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Binanın sağlamlığına bağlı!
Deprem uzmanları, İstanbul’da güvenli bölgelerden bahsetmek yerine, yapıların depreme dayanıklılığına dikkat çekmektedirler. Yani, hangi ilçede oturulduğu kadar, oturduğunuz binanın ne kadar sağlam olduğu da hayati önem taşımaktadır.
Deprem yönetmeliğine uygun yapılar: Binaların güncel deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmiş olması, depremde daha az hasar görmelerini sağlayacaktır.
Zemin etüdü: Binaların yapıldığı zeminin yapısı da önemlidir. Zemin etüdü yapılmadan inşa edilen binalar, depremde daha fazla risk altındadır.
Kentsel dönüşüm: Kentsel dönüşüm projeleri, eski ve riskli yapıların yenilenmesi açısından önemlidir. Bu projeler sayesinde, depreme dayanıklı yeni konutlara kavuşmak mümkün olacaktır.
Sakın bu yanılgıya kapılmayın!
Bazı bölgelerin depremden daha az etkileneceği yönünde yaygın inanışlar bulunmaktadır. Ancak, bu tür genel geçer yargılar, bilimsel verilere dayanmamaktadır. Herhangi bir bölgenin tamamen güvenli olduğu söylenemez.
Sakin kalın: Panik yapmadan, çevrenizdeki insanları sakinleştirmeye çalışın.
Güvenli bir yer bulun: Evinizde, iş yerinizde veya bulunduğunuz yerde en yakın güvenli bölgeye sığının.
Eşyalardan uzak durun: Düşebilecek eşyaların altına girmekten kaçının.
Dışarı çıkmayın: Deprem sırasında dışarı çıkmaya çalışmak büyük risk taşımaktadır.
En güvenli yer neresi?
İstanbul’da güvenli yerler sınırlıdır ancak zemin yapısı sağlam olan ve depreme dayanıklı binaların bulunduğu bölgeler daha güvenli kabul edilir.
Kuzeydeki bölgeler: Şehrin kuzeyinde yer alan Sarıyer, Şişli, Eyüp gibi daha az yoğun yapılaşmaya sahip olan bölgeler daha güvenli olabilir. Buralardaki binaların bir kısmı yeni yapılmış ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmiştir.
Avrupa yakasının iç kesimleri: Şehir merkezine uzak, zemini sağlam olan yerler daha güvenlidir. Ancak deprem sonrası ulaşım ve altyapı sorunları, bu bölgelerde de zorluk yaratacaktır.
İstanbul’da deprem riski her zaman var. Bu riski azaltmak için yapılarımızın güvenliğini sağlamak ve deprem öncesi hazırlıklı olmak hayati önem taşımaktadır. “En güvenli yer neresi?” sorusunun yerine, “Oturduğumuz yer ne kadar güvenli?” sorusunu sormak ve bu konuda bilinçlenmek gerekmektedir.
İstanbul’da beklenen büyük Marmara depremi, hem Türkiye’nin en kalabalık şehri olması hem de ekonomik ve kültürel merkez olması nedeniyle çok büyük etkiler yaratacaktır. Yapılan bilimsel çalışmalar ve geçmiş deprem verileri ışığında, olası bir İstanbul depreminde yaşanabilecek senaryolar üzerine Gazete Desek sizin için bir çalışma gerçekleştirdi. İşte karşınızda Büyük İstanbul Depremi ile ilgili detaylı bir analiz…
İstanbul, 15 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye‘nin en büyük şehridir. Depremin şiddetine bağlı olarak, özellikle riskli binalarda yaşayanlar ciddi tehdit altında olacaktır. Öngörülen senaryolara göre:
Nüfus yoğunluğu yüksek bölgeler: Kadıköy, Kartal, Bakırköy, Avcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece gibi yerleşim bölgeleri en fazla etkilenecek yerler arasındadır. Deprem esnasında bu bölgelerdeki yıkım ve can kaybı oranı yüksek olacaktır.
Tahmini nüfus kaybı: Marmara Denizi içerisinde kırılması beklenen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda meydana gelecek 7.4 ile 7.7 büyüklüğündeki bir depremde, İstanbul’da 620 bin kişi hayatını kaybedebilir. Bu tahminler, 1509 yılındaki İstanbul depremine dayanmaktadır. Ayrıca, milyonlarca insan yaralanacak veya travmatik etkiler yaşayacaktır.
Göç hareketleri: Böylesine büyük bir deprem, şehirden büyük çaplı göçlere neden olabilir. Özellikle deprem sonrası yaşam koşullarının kötüleşmesi ve yıkılan binalar sebebiyle İstanbul’dan diğer illere göç hızlanabilir.
En riskli yapılar Avcılar’da
İstanbul’da birçok bina eski ve depreme dayanıksızdır. Özellikle kentsel dönüşüm projeleri yeterli hızda ilerlemediği için risk büyüktür.
Tahmini bina yıkımı: Yapılan çalışmalara göre, olası bir 7.5 büyüklüğündeki İstanbul depreminde 34 bin bina tamamen yıkılabilir ve 100 bin civarında bina ciddi hasar görebilir. Bu, yüz binlerce insanın evsiz kalmasına yol açacaktır.
Eski ve riskli yapılar: Özellikle Avcılar, Zeytinburnu ve Küçükçekmece gibi ilçelerde bulunan binaların önemli bir kısmı yıkılma riski taşımaktadır. İstanbul genelinde deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapı stoku büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Can kaybı 100 bini aşabilir!
Yıkılan binalardan çok, yok olan hayatlar daha büyük bir problemdir. Ancak ne var ki binaların yıkılmamasını sağlamak da yönetmeliğe uymaktan, yani insanları hayatta tutmayı, yaşamlarını değerli görmeyi anlamaktan geçmektedir. İstanbul’da ne yazık ki şu anda durum pek iç açıcı gözükmüyor. Can kaybı sayısı depremin büyüklüğüne, merkez üssüne ve yapısal risklere bağlı olarak değişse de olası senaryo şöyle:
Marmara Denizi’nde 7.7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğinde, en az 100 bin kişinin hayatını kaybedebileceği öngörülmektedir. Ancak depremin gerçekleştiği saat, binaların durumu ve insanların konumu gibi faktörler bu sayıyı artırabilir veya azaltabilir.
İlk yardım ve sağlık sistemi: Deprem sonrası sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması ve birçok hastanenin yıkılma veya hasar görme riski, kayıpları artıracaktır. Özellikle şehir genelinde travmalar ve ciddi yaralanmalarla başa çıkmak zor olacaktır.
Kadıköy ve Avcılar’a dikkat!
Marmara Denizi’nin kuzeyi: Depremin merkez üssü Marmara Denizi olacak ve İstanbul’un Avrupa Yakası, özellikle sahil kesimleri en çok etkilenen yerler arasında olacaktır. Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu ve Silivri gibi sahil şeridindeki yerleşim bölgeleri büyük risk altındadır.
Kadıköy, Kartal ve Maltepe: Asya Yakası’nda ise Kadıköy, Kartal ve Maltepe, fay hattına yakınlıkları sebebiyle büyük hasar görecektir. Zeytinburnu ve Avcılar, zemin yapısı ve bina stokunun eski olması nedeniyle en fazla yıkımın yaşanacağı bölgeler olarak öne çıkmaktadır.
İstanbul’da güvenli yerler sınırlıdır ancak zemin yapısı sağlam olan ve depreme dayanıklı binaların bulunduğu bölgeler daha güvenli kabul edilir.
Kuzeydeki bölgeler: Şehrin kuzeyinde yer alan Sarıyer, Şişli, Eyüp gibi daha az yoğun yapılaşmaya sahip olan bölgeler daha güvenli olabilir. Buralardaki binaların bir kısmı yeni yapılmış ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmiştir.
Avrupa yakasının iç kesimleri: Şehir merkezine uzak, zemini sağlam olan yerler daha güvenlidir. Ancak deprem sonrası ulaşım ve altyapı sorunları, bu bölgelerde de zorluk yaratacaktır.
Deprem 11 yıl içinde gerçekleşecek
Marmara Denizi’ndeki fay hattında biriken enerji ve geçmiş veriler, depremin önümüzdeki 11 yıl içinde gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğunu göstermektedir. Bilim insanlarına göre, Marmara Denizi içerisindeki fay hattının kırılmasıyla büyük bir deprem yaşanması yüzde 65 olasılıkla tahmin edilmektedir.
Şimdi sırada depremden sonra neler yaşanabileceğiyle ilgili hazırladığımız soru cevap turumuz var.
Deprem sonrası barınma sorunu
Deprem sonrası barınma sorunları büyük olacaktır. Mevcut toplanma alanlarının yetersizliği, deprem sonrası ciddi sıkıntılar doğurabilir. 1999 depreminden sonra belirlenen 470 toplanma alanı, günümüzde sadece 77’ye düşmüştür ve bu alanların çoğu yapılaşmaya açılmıştır.
İstanbul’da deprem sonrası yangın riski var mı?
İstanbul’da deprem sonrası özellikle doğalgaz hattının hasar görmesi sonucu büyük yangınların çıkma riski yüksektir. Bu yangınların kontrol altına alınması, yıkılan binalar ve kapalı yollar nedeniyle zor olacaktır.
Ulaşım nasıl sağlanacak?
İstanbul’un mevcut trafik altyapısı, bir deprem sonrasında ciddi şekilde etkilenecek ve acil müdahale yolları tıkalı olacaktır. Halkalı Caddesi gibi önemli yollar, deprem sonrası bile yetersiz kalacaktır.
Tsunami riski var mı?
Marmara Denizi’nde yaşanacak büyük bir deprem sonrası tsunami riski bulunmaktadır. 1509 yılındaki depremde olduğu gibi, Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek tsunami, 6 metreyi aşan dalgalar oluşturabilir ve sahil şeridindeki yerleşimleri etkileyebilir.
Olası bir İstanbul depremi Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birini derinden sarsacak ve milyonlarca insanı etkileyecektir. Hem can kaybı hem de ekonomik zararlar çok büyük olacaktır. Depremden etkilenen insanların psikolojik durumları da göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, deprem bilinci oluşturma, kentsel dönüşümün hızlandırılması, toplanma alanlarının artırılması ve acil müdahale yollarının düzenlenmesi gibi önlemler acilen hayata geçirilmelidir.
Elektrik ve su kesintileri ne kadar sürecek?
Deprem sonrasında İstanbul genelinde elektrik ve su kesintileri yaşanacaktır. Büyük çaplı hasar gören altyapı nedeniyle bu kesintiler günler, hatta haftalar sürebilir. Özellikle şehir merkezine uzak bölgelerde su ve elektrik altyapısının hızlı bir şekilde onarılması zor olacaktır.
Hastaneler depreme dayanıklı mı?
İstanbul’daki birçok hastane eski binalarda faaliyet gösteriyor ve depreme dayanıklılık açısından risk teşkil ediyor. Deprem sonrası hastanelerin önemli bir kısmı hasar görebilir ve sağlık hizmetlerinde büyük aksamalar yaşanabilir. Ayrıca, yaralananlara müdahale edilmesi için hastanelerde yeterli kapasitenin olmaması durumu daha da zorlaştıracaktır.
Toplu taşıma nasıl etkilenecek?
Deprem sırasında metro tünelleri ve diğer toplu taşıma altyapıları hasar görebilir. Metro sisteminin bazı bölümlerinin çökmeye veya yıkılmaya karşı savunmasız olduğu tahmin edilmektedir. Deprem anında birçok metro istasyonu tahliye edilemeyebilir ve insanların tünellerde mahsur kalma riski bulunmaktadır.
Hangi bölgeler tsunamiye karşı savunmasız?
İstanbul’da Sahil bölgeleri özellikle Avcılar, Zeytinburnu, Bakırköy, Silivri ve Marmara kıyısındaki diğer yerleşimler tsunamiye karşı en savunmasız alanlar arasında yer almaktadır. Bu bölgelerde yer alan yapıların çoğu deniz kenarında yer aldığı için tsunami dalgalarının etkisiyle yıkılma riski yüksektir.
İstanbul’daki büyük çaplı bir deprem, Türkiye ekonomisini de derinden etkileyecektir. Hem konut hem de iş yerlerinin yıkılması, milyarlarca dolarlık bir ekonomik kayba yol açacaktır. Ayrıca, İstanbul sanayisinin büyük bir kısmı depremden zarar görecektir, bu da ülkenin üretim kapasitesini ciddi şekilde düşürecektir.
İstanbul dışındaki şehirler nasıl etkilenecek?
Olası bir Marmara depremi sadece İstanbul’u değil, Tekirdağ, Kocaeli, Bursa ve Balıkesir gibi çevre illeri de etkileyecektir. Özellikle Kocaeli ve Tekirdağ, fay hattına yakınlıkları nedeniyle ciddi hasar görebilir. Ancak, İstanbul’un büyüklüğü ve merkezi konumu nedeniyle İstanbul’daki kayıplar daha fazla olacaktır.
Uluslararası yardımlar nasıl organize edilecek?
Deprem sonrası Türkiye’ye birçok ülkeden yardım gelebilir. Ancak, havaalanları ve limanlar hasar görebileceği için bu yardımların ulaşımı da zorlaşacaktır. Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nın hasar görmesi, uluslararası yardımların koordinasyonunu geciktirebilir.
Gıda ve su erişimi nasıl sağlanacak?
Deprem sonrası İstanbul’da gıda ve su tedariki büyük bir sorun olacaktır. Özellikle depremden etkilenen mahallelerde, gıda ve suya erişim günlerce kesilebilir. Acil yardım ekipleri ilk müdahalede bulunsa da, bu ihtiyaçların düzenli olarak sağlanması zaman alacaktır.
Bu haberdeki bilgiler İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi (2020) ve OLASI İSTANBUL DEPREMİ İLE YAPILAN KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI VE ALINAN ÖNLEMLERİN İRDELENMESİ (2021) adlı çalışmalardan elde edilmiş olup yorumlanmak suretiyle metne dönüştürülmüştür. Ayrıca, haber metninde yer alan görseller yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri Türkiye’nin dört bir yanından ilginç anlara sahne oldu. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 35 belediyede Cumhuriyet Halk Partisi üstün çıktı. Farklı isimler siyasete girdi, beklenmeyen sonuçlar doğurdu. Herkes Erdal Beşikçioğlu, Gökhan Zan ve Ekrem İmamoğlu’nu konuşurken Çanakkale’de birtakım karanlık olaylar dönmüştü. Çanakkale’nin Kalkım beldesinde bir genç kız, başkan seçildi. Garipti. Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir olaydı bu.
Gazeteler onu en genç başkan olarak duyururken araştırmaktan ve gazetecilikten bihaber kimseler, onu kahraman ilan etti, “aslan yürekli” dedi. Kalkım Belediye Başkanı Zeynep Çelik. Biyografisine dair kesin bilgiler yok. Birkaç kaynakta geçtiği üzere lise mezunu 22 yaşında bir genç kız. Detaylar videoda…
Türkiye, uzun yıllardır çeşitli terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Bu örgütler, farklı ideolojik ve dini temellere dayanmaktadır. Türkiye’den çeşitli haklar iddia eden bu gruplar, yıllardır ülkenin gündemindedir ve defalarca kez yapılan sulh girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Bu terör faaliyetlerinin siyasi ayağına geçmeden önce Türkiye’de faaliyet gösteren başlıca terörist gruplarını ve tarihçelerini tanıyalım…
PKK (Kürdistan İşçi Partisi)
1978 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulan PKK, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü sarsarak sözde bağımsız devlet kurma amacıyla yola çıkmıştır.
Faaliyetler: PKK, 1984 yılından itibaren Türkiye’nin güneydoğusunda silahlı eylemler gerçekleştirmeye başlamıştır. Örgüt, sivil ve askeri hedeflere yönelik saldırılar düzenlemiştir.
Alt yapılanmalar: PKK’nın çeşitli alt yapılanmaları bulunmaktadır. Bunlar arasında Kongra-Gel, KADEK, HPG, JYA STAR, KCK ve TAK gibi örgütler yer almaktadır.
DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi)
1978 yılında kurulan DHKP-C, Marksist-Leninist ideolojiye dayanmaktadır.
Faaliyetler: Örgüt, Türkiye’de çeşitli bombalı saldırılar ve suikastlar gerçekleştirmiştir. En bilinen eylemlerinden biri, 2015 yılında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınarak öldürülmesidir.
IŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti)
2013 yılında El-Kaide’den ayrılan IŞİD, Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı kontrol altına almıştır.
Faaliyetler: IŞİD, Türkiye’de de çeşitli bombalı saldırılar düzenlemiştir. 2015 yılında Suruç ve Ankara’da gerçekleştirilen bombalı saldırılar, örgütün Türkiye’deki en kanlı eylemlerindendir.
FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü)
1970’lerde Fetullah Gülen tarafından kurulan FETÖ, başlangıçta dini bir hareket olarak ortaya çıkmıştır.
Faaliyetler: 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi, FETÖ’nün en bilinen eylemidir. Bu girişim, Türkiye’de büyük bir kaosa yol açmış ve 245’den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Hizbullah
1980’lerde kurulan Hizbullah, Sünni İslamcı bir örgüttür.
Faaliyetler: Örgüt özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet göstermiştir. 2000 yılında İstanbul’da yapılan bir operasyonla örgütün lider kadrosu yakalanmıştır.
Türkiye, terörle mücadelede uzun bir geçmişe sahip bir ülke. Bu süreçte, bazı siyasi partiler terör örgütleriyle ilişkilendirilmiş ve bu durum kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır. İşte geçmişten günümüze Türkiye’de terör destekçisi olarak nitelendirilen bazı partiler ve bu konudaki gelişmeler…
Halkın Emek Partisi (HEP)
1990 yılında kurulan HEP, Kürt sorununa yönelik politikalarıyla dikkat çekti. PKK ile olan ilişkileri nedeniyle 1993 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. HEP’in kapatılmasının ardından birçok üyesi, yeni kurulan Demokrasi Partisi’ne (DEP) katıldı.
Demokrasi Partisi (DEP)
HEP’in kapatılmasının ardından kurulan DEP, benzer politikaları sürdürdü. 1994 yılında DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı ve parti kapatıldı. DEP’in kapatılmasının ardından, birçok üyesi tutuklandı ve yargılandı.
Demokratik Toplum Partisi (DTP)
2005 yılında kurulan DTP, Kürt sorununa yönelik politikalarıyla öne çıktı. Ancak, PKK ile olan ilişkileri nedeniyle 2009 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. DTP’nin kapatılmasının ardından, birçok üyesi Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) katıldı.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)
BDP, 2008 yılında Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılmasının ardından kuruldu. BDP, 2014 yılında Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) katılma kararı aldı ve faaliyetlerini sonlandırdı. HDP, BDP’nin devamı olarak kabul edilmektedir ve benzer terör yanlısı politikaları sürdürmektedir.
Halkların Demokratik Partisi (HDP)
2012 yılında kurulan HDP, günümüzde PKK’nın siyasi ayağı olarak görülmektedir. HDP, PKK ile olan ilişkileri nedeniyle sık sık eleştirilmektedir. Parti üyeleri ve milletvekilleri hakkında terörle bağlantılı suçlamalarla birçok dava açılmıştır. HDP’nin bazı belediye başkanları görevden alınmış ve yerlerine kayyum atanmıştır.
Türkiye’de terörle ilişkilendirilen siyasi partiler, ülkenin siyasi ve toplumsal yapısında derin izler bırakmıştır. Bu partilerin kapatılması ve üyelerinin yargılanması, Türkiye’nin terörle mücadelesinde önemli adımlar olarak görülmektedir.
Gazete Desek‘te yer alan siyasi haberler, iddialara dayanmaktadır. Bu iddialar araştırılmak ve kamuoyu yoklaması yapılmak suretiyle paylaşılmaktadır. Her Türk vatandaşı gibi ülkesinde yaşanan olayları gören, duyan ve yorumlayan kişilerin görüşleri birleştirilirken eklemeler yapılarak gazeteciliğin kamuoyunu bilinçlendirme ve bilgi verme görevi yerine getirilmektedir.
Tatlı, hayatımıza renk ve lezzet katan, bizi mutlu eden sihirli bir dokunuştur. Dünyanın dört bir yanından farklı kültürlerin, mutfakların ve geleneklerin izlerini taşıyan tatlılar, damak zevklerine hitap eden eşsiz bir lezzet şöleni sunar. Peki, dünyada en çok tüketilen tatlılar hangileri? İşte en çok tüketilen tatlılar…
Baştan söyleyelim, burada yer alan tatlılar lezzetlerine göre değil, tüketim oranlarına göre sıralanmıştır.
10. Tiramisu
Malzemeler: Ladyfinger bisküvi, mascarpone peyniri, yumurta sarısı, şeker, kahve
Köken: İtalya
Kıvam: Katmanlı ve hafif
Özellik: Kahveli ve kremsi yapısıyla öne çıkan tiramisu, özellikle kahve severlerin favori tatlılarındandır.
9. Krep
Malzemeler: Un, süt, yumurta
Köken: Fransa
Kıvam: İnce ve esnek
Özellik: Tatlı veya tuzlu olarak hazırlanabilen crepe, üzerine çikolata, meyve veya peynir gibi farklı malzemeler eklenerek tüketilir.
8. Pankek
Malzemeler: Un, şeker, yumurta, süt
Köken: Amerika Birleşik Devletleri
Kıvam: İnce ve yuvarlak
Özellik: Kahvaltılarda veya atıştırmalık olarak tüketilen pancake, üzerine akçaağaç şurubu, meyve veya çikolata sosu eklenerek servis edilir.
7. Waffle
Malzemeler: Un, şeker, yumurta, süt, yağ
Köken: Belçika
Kıvam: Kabarık ve kare şekilli
Özellik: Üzerine dondurma, meyve, çikolata sosu gibi farklı malzemeler eklenerek tüketilen waffle, özellikle gençler arasında popülerdir.
6. Muffin
Malzemeler: Un, şeker, yumurta, süt, yağ
Köken: İngiltere
Kıvam: Kabarık ve nemli
Özellik: Kahvaltılarda veya atıştırmalık olarak tüketilen muffin, keklere benzer ancak daha küçük ve daha yoğun bir yapıya sahiptir.
5. Pasta
Malzemeler: Kek, krema, meyve
Köken: Antik Roma
Kıvam: Katmanlı ve zengin
Özellik: Özel günlerde tercih edilen pasta, doğum günü, düğün gibi kutlamalarda vazgeçilmezdir.
4. Kurabiye
Malzemeler: Un, şeker, yağ, yumurta
Köken: Orta Doğu
Kıvam: Gevrek veya yumuşak
Özellik: Çay saatlerinin vazgeçilmezi olan kurabiye, çikolatalı, cevizli, bademli gibi farklı çeşitleriyle her damak zevkine hitap eder.
3. Kek
Malzemeler: Un, şeker, yumurta, süt, yağ
Köken: Eski Mısır
Kıvam: Kabarık ve yumuşak
Özellik: Kahvaltılarda, partilerde veya atıştırmalık olarak tüketilen kek, vanilyalı, çikolatalı, meyveli gibi birçok farklı aromasıyla hazırlanabilir.
2. Dondurma
Malzemeler: Süt, şeker, yumurta sarısı, aroma
Köken: Çin
Kıvam: Soğuk ve kremamsı
Özellik: Yaz aylarının vazgeçilmezi olan dondurma, vanilyalı, çikolatalı, çilekli gibi klasik lezzetlerin yanı sıra binlerce farklı çeşidiyle karşımıza çıkar.
1. Çikolata
Malzemeler: Kakao yağı, kakao tozu, şeker, süt
Köken: Orta Amerika
Kıvam: Katı, sıvı veya kremsi
Özellik: Dünyanın en sevilen tatlı gıdası olan çikolata, bitter, sütlü veya beyaz olarak farklı çeşitlere ayrılır. İçine fındık, badem gibi kuruyemişler veya meyveler eklenerek lezzeti zenginleştirilir.
Dünyanın en pahalı çikolatası!
Çikolatada mükemmel lezzeti elde etmek, birçok farklı etkene bağlıdır. Bunlardan en belirginleri kakao oranı ve üretim yöntemidir. Örneğin el yapımı ve geleneksel yöntemlerle üretilen çikolatalar, fabrikasyon olanlara oranla daha kaliteli ve lezzetli olur.
En pahalı çikolatalar listesinde Ekvador’da yetişen nadir kakao çekirdeklerinden üretilen To’ak çikolatası fiyatı ve aromasıyla en pahalı çikolata olarak bilinirken Fransız siyah trüf mantarıyla hazırlanan La Madeline au Truffe ikinci sırada, 24 ayar yenilebilir altınla kaplanmış çikolata Delafee Gold Chocolate Box ise üçüncü sırada yer alır.
Fotoğraflar yapay zeka ile oluşturulmuş temsili görsellerdir.
Almanya’da istenmeyen bebeklerin kutulara konulduğu iddiası son zamanlarda oldukça tartışılan bir konu haline geldi. Bu konu hem ahlaki hem dini hem de toplumsal boyutlarıyla büyük sorunlar doğuruyor. Gelin bu konuyu yakından inceleyelim.
Almanya’da “babyklappe” adı verilen ve istenmeyen bebeklerin bırakılması için kullanılan özel kapılar gerçekten var. Bu kapılar bebeğini istemeyen veya bakamayacak durumda olan anneler için bir çözüm olarak devlet tarafından sunulmuş bir uygulama. Bu sistem, annelerin bebeklerini güvenli bir şekilde bırakmasını sağlarken bebeklerinse sağlıklı biçimde büyütülmek üzere devlet tarafından koruma altına alınmasını amaçlıyor.
İki açıdan sorunlu sistem
Bu uygulamanın ahlaki boyutu oldukça karmaşık çünkü bebeklerin terk edilmesi son derece trajik bir durum. Bir çocuğun biyolojik ebeveynlerinden seçim şansı olmadan gözünü dünyaya daha yeni açmışken koparılması, onu ilerleyen yaşlarda duygusal ve psikolojik travmalarla karşı karşıya bırakabilir.
Öte yandan “babyklappe” gibi sistemler, bebeklerin hayatını da kurtarabilir, onları tehlikeli koşullardan koruyabilir. Ancak ne var ki toplumsal olarak aile kurumunun zayıflamasına ve ebeveynlerdeki sorumluluk duygusunun azalmasına yol açabilir mi? Bunu da değerlendirmek lazım.
Bu kutularda sadece ahlaki olarak değil dini olarak da problemler mevcut gibi duruyor.
Dini açıdan doğru mu?
Çoğu din, yaşamı kutsal kabul ederken çocukların doğrudan Allah tarafından verilen bir hediye olduğunu savunur. Bu bağlamda, bebeklerin bu kutulara bırakılması, Tanrı‘nın verdiği bir emanete ihanet olmaz mı?
“Ahlaki açıdan sorunlu”
İstenmeyen gebelikler, cinsel eğitim ve sosyal yardım sistemlerinin bu kadar yüksek olduğu düşünülen Almanya’da bile bu tarz bir sistemin varlığı kafa karıştırıcı, nitekim Alman Etik Konseyi de daha önce bu duruma eleştiriler getirdi. Bilimsel, dini, tıbbi, ekonomik ve sosyal olaylar gibi birçok meseleyi süzgecinden geçiren ve analizler sunan Alman Etik Konseyi, 2009’da verdikleri bir raporda bebek kutuları için “Etik ve hukuki açıdan oldukça sorunludur” diyerek bebek kutularından ve isimsiz doğum durumlarından vazgeçilmesini tavsiye etti. Raporda ayrıca bebek cinayetlerinin yükseldiğini gösteren hiçbir bulgu ortada yokken bir çocuğun kökenini bilme hakkının elinden alınmasının yanlışlığına vurgu yapıldı.
Birçok ülkede aktif
Ama şuna da değinmeden videoyu bitirmemek lazım: Bebek kutuları yalnızca Almanya’da değil, birçok Avrupa ülkesi dahil olmak üzere ABD’de de mevcut.
Bu ülkeler arasında, Belçika, Çin, İtalya, Japonya, Pakistan, Polonya, Filipinler, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Güney Afrika, Güney Kore ve Macaristan bulunuyor. Ayrıca Hollanda hükümeti de 2003 yılında Amsterdam’da bir bebek ambarı kurulmasını planlıyor ancak protestolar nedeniyle bu girişim başarısız oluyor.
Bu kutuya gerçekten ihtiyaç var mı?
İstatistiklere bakıldığında Almanya’da 2000 yılından beri uygulanan bebek kutusuna 11 erkek ve 12 kız olmak üzere 23 çocuk bırakılmış. Bu da sayıların bu kadar düşük seyrettiği bir konu için etik sorunlar doğuran adımların atılmasını sorguluyor.
Haber spikerlerinin İstanbul’u “ı” harfi ile telaffuz etmesi haber programı izleyenlerin sıkça karşılaştığı bir kullanımdır. Peki, bu durumun nedeni nedir? Dil bilgisi kurallarına aykırı görünen bu telaffuzun ardında yatan sebepler neler? Bu kullanım doğru mu? Gelin bir bakış atalım…
Neden “I” ile telaffuz ediliyor?
Spikerler, diksiyon ve telaffuz eğitimleri alırlar. Bu eğitimlerde bazen belirli kelimelerin daha net ve anlaşılır olması için farklı telaffuzlar geliştirilir. “İstanbul” kelimesinde “I” ile telaffuzun en büyük nedenlerinden birisi, daha yuvarlak ve belirgin bir ses çıkararak dinleyicinin dikkatini çekmektir.
TDK’nin yayınladığı 2019’daki bir makaleye göre, Türkçenin doğru telaffuzu ve İstanbul Türkçesinin baz alınmasından ötürü “Istanbul” ifadesi yine yanlıştır. İstanbul Türkçesi, Türk dilinin edebi ve resmi dilinde kullanılan bir formdur ve “İstanbul” kelimesi de bu formun bir parçasıdır. “İstanbul” kelimesinin ilk harfi olan “İ” sesli harfi, kapalı bir “i” sesi olarak telaffuz edilmelidir.
“Istanbul” şeklinde “İ” yerine “I” harfi kullanıldığında bu durum hem söyleyişte bir hata hem de kelimenin anlamında ve ses uyumunda bir bozulmaya neden olur. Bu nedenle “İstanbul” kelimesini doğru telaffuz etmek için “İ” harfinin incelikle söylenmesi gerekir; “Istanbul” diye telaffuz etmek doğru değildir.
Küçük bir not
Şunu da belirtmekte fayda var, Türkçenin yazılışı ve okunuşu arasında epey fark mevcuttur. Bu da bir bakıma okunuşun daha estetik olmasını sağlamak için çalışmalar yapmayı gerektirir. Diksiyon tam da bu noktada devreye girerek söylenişi güçlendirir ve düzeltir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda yaygın kullanımın tercih edilmesinin anlatımı güçlendirdiği yadsınamaz bir gerçektir. Halk arasında söylenen ve benimsenmiş olan kimi kalıplar TDK‘ye göre yazılışta her ne kadar doğru değilmiş gibi görünüyor olsa da diksiyon açısından yanlış sayılmamaktadır.
Orman yangınları, küresel ısınmanın etkileriyle birlikte giderek artan bir sorun haline geldi. Bu felaketlerin önlenmesi ve kontrol altına alınması için çeşitli yöntemler geliştiriliyor. Bunlardan biri de oldukça ilginç ve etkili görünen “karşı ateş tekniği”. Peki, bir yangına karşı yangın çıkarmak ne anlama geliyor? Neden ateşe ateşle karşılık vermeliyiz? Bu soruların cevaplarını bilimsel bir bakış açısıyla inceleyelim.
Karşı ateş tekniği nedir?
Karşı ateş tekniği, yangının ilerlediği yönde, yangın emniyet yolu veya şeridi önündeki yanıcı maddelerin, ana yangının baş kısmı o bölgeye ulaşmadan önce, kontrollü olarak yakılması işlemidir. Bu sayede, yangının yakıtı olan bitki örtüsü azaltılır ve ana yangının ilerlemesi yavaşlatılır, hatta durdurulur.
Neden ateşe ateşle karşılık vermeliyiz?
Bu yöntemin mantığı, yangının kendi yakıtını tüketmesini sağlamaktır. Kontrollü olarak yakılan ateş, ana yangının ulaşmasını bekleyen kuru otları ve diğer yanıcı maddeleri tüketerek, ana yangının ilerleyeceği alanı daraltır. Böylece, yangın daha az şiddetli olur ve kontrol altına alınması kolaylaşır.
Yakıtın önemi: Bir yangının şiddeti ve yayılma hızı, yakıtın miktarı, nem oranı ve yoğunluğuyla doğrudan ilişkilidir. Karşı ateş tekniği, yakıtı azaltarak yangının enerjisini düşürür.
Hava akımları: Yangın, sıcak hava yükselmesi nedeniyle kendi kendine oksijen alır. Karşı ateş, bu hava akımlarını yönlendirerek ana yangının oksijene ulaşmasını zorlaştırır.
Yangın hattı oluşturma: Kontrollü olarak yakılan ateş, yangının ilerleyeceği bir sınır oluşturur. Ana yangın bu hattı aşamadığında kontrol altına alınmış olur.
Uygulamada dikkat edilmesi gerekenler:
Uzmanlık gerektirir: Karşı ateş tekniği, deneyimli ekipler tarafından ve uygun hava koşullarında uygulanmalıdır.
Riskler: Yanlış uygulandığında kontrolsüz yangınlara neden olabilir.
Çevresel etkiler: Doğru planlanmazsa genel olarak toprağın ve bitki örtüsünün zarar görmesine yol açabilir.
Karşı ateş tekniği, orman yangınlarıyla mücadelede etkili bir yöntem olabilir. Ancak, bu yöntemin uygulanması için detaylı planlama ve uzmanlık gereklidir. Aynı zamanda, yangınların önlenmesi için alınacak tedbirler de büyük önem taşımaktadır.
MrBeast (Jimmy Donaldson) son zamanlarda birçok ciddi iddia ve suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Bu iddialar, MrBeast’in videolarının sahte olduğunu, çekilişlerinin ve ödüllerinin gerçek olmadığını, hatta yasadışı piyangolar düzenlediğini öne sürüyor. Bu suçlamalar, özellikle YouTube’da “DogPack404” adıyla bilinen eski bir çalışan tarafından gündeme getirildi.
DogPack404’ün iddiaları neler?
DogPack404, MrBeast ile sadece bir ay kadar çalıştıktan sonra işten çıkarılmış bir eski çalışan. Bu çalışan, MrBeast’in videolarının çoğunun sahte olduğunu, çekilişlerin ve verilen ödüllerin tamamen bir aldatmaca olduğunu iddia ediyor. DogPack404, MrBeast’in bazı videolarında sonuçların önceden belirlendiğini ve kazananların genellikle MrBeast’in arkadaşları ya da ailesi olduğunu öne sürüyor. Ayrıca, bazı çekilişlerde kullanılan imzaların sahte olduğunu da iddia etti.
DogPack404’un en büyük iddialarından biri, MrBeast’in videolarında verdiği büyük ödüllerin gerçekte verilmediği ya da ödüllerin tam anlamıyla verilmediğiydi. Örneğin, bir videoda bir katılımcıya 100 bin dolar ödül verildiği iddia edilirken bu paranın gerçekte verilmediği ya da sadece bir kısmının verildiği öne sürüldü. DogPack404, MrBeast’in büyük para ödülleri vaadiyle izleyicileri çekmeye çalıştığını ve bu ödülleri asla tam olarak vermediğini iddia etti.
Ödül paralarının ödenmediği iddia edildi
İddialarını desteklemek adına ikinci bir video paylaşan DogPack404, MrBeast’in eski çalışanı olan Jake Weddle ile yaptığı bir röportaja yer verdi. Weddle, bir videonun çekimleri sırasında yaşadığı travmayı anlattı. Bu videoda, Weddle, 30 gün boyunca tecritte tutulmuş ve bu sürede ışıkların hiç kapatılmadığını, aşırı yorgun olduğu halde dayanıklılık testlerine zorlandığını iddia etti. Weddle ayrıca, MrBeast’in kendisiyle ilgili bir şaka yaptığını ve bu şakanın travmatik bir olayla ilgili olduğunu söyledi. Weddle, MrBeast’in kendisine vaat edilen 100 bin dolardan sadece bir kısmını ödediğini iddia etti.
Çalışanları MrBeast’i savundu
Bu iddialar internette hızla yayıldı ve büyük bir tepkiye yol açtı. Ancak, MrBeast’in şu anki çalışanları bu iddialara karşı çıktı. Özellikle “Chucky” adıyla bilinen bir çalışan, bu suçlamaları şiddetle reddetti. Chucky, DogPack404’un şirketle olan ilişkisinin kısa sürdüğünü ve bu kişinin dengesiz davranışlar sergilediğini, bu nedenle işten çıkarıldığını söyledi. Ayrıca, Chucky, MrBeast’in çekilişlerinin ve videolarının gerçek olduğunu ve kazananların gerçekten ödüllerini aldığını belirtti.
Chucky, DogPack404’un iddialarını çürütmek için örnekler verdi. Örneğin, MrBeast’in “100 Boys vs 100 Girls” (100 Kız 100 Erkeğe karşı) adlı videosunda sonuçların önceden belirlenmediğini ve videonun tamamen doğal bir süreç olduğunu söyledi. Ayrıca, MrBeast’in çekilişlerinde kazananların ödüllerini gerçekten aldığını ve bu ödüllerin muhasebe departmanı aracılığıyla ödendiğini belirtti.
Chris Tyson soruşturması
Son olarak, MrBeast’in birçok videosunda yer alan Ava Kris Tyson’ın çocuklara karşı uygunsuz davranışlarda bulunduğuna dair iddialar da gündeme geldi. Bu iddiaların ardından MrBeast, konuyla ilgili bir dış soruşturma başlattı ve Tyson’ı tüm projelerinden uzaklaştırdı. Tabi bu hukuki süreç, özel dedektifler tarafından gizli olarak yürütülüyor.
Bu tartışmaların sonucunda MrBeast’in imajı ciddi bir şekilde sarsılırken iddiaların ne kadar doğru olduğu ya da bu tartışmaların uzun vadede MrBeast’in kariyerini nasıl etkileyeceği ise belirsizliğini koruyor.
Bu site birtakım çerezler kullanır
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.
Fonksiyonel
Her zaman aktif
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından açıkça talep edilen belirli bir hizmetin kullanılmasını sağlamak veya bir elektronik iletişim ağı üzerinden bir iletişimin iletimini gerçekleştirmek amacıyla meşru bir amaç için kesinlikle gereklidir.
Tercihler
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından talep edilmeyen tercihlerin saklanmasının meşru amacı için gereklidir.
İstatistik
Sadece istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim.Sadece anonim istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim. Mahkeme celbi, İnternet Hizmet Sağlayıcınızın gönüllü uyumu veya üçüncü bir taraftan ek kayıtlar olmadan, yalnızca bu amaçla saklanan veya alınan bilgiler genellikle kimliğinizi belirlemek için kullanılamaz.
Pazarlama
Teknik depolama veya erişim, reklam göndermek için kullanıcı profilleri oluşturmak veya benzer pazarlama amaçları için kullanıcıyı bir web sitesinde veya birkaç web sitesinde izlemek için gereklidir.
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.